Hakikat ve Adalet Ölçüsü
Birinci Hutbe
Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamd eder, O'ndan yardım diler, O'ndan bağışlanma dileriz. Nefsimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet ettiğini kimse saptıramaz, saptırdığını da kimse hidayete erdiremez.
Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Tektir. Ortağı yoktur. Yine şahadet ederim ki Hz. Muhammed Allah'ın kulu ve Resulüdür.
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
Al-i İmran suresi 3.102 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.
يَا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثٖيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذٖى تَسَاءَلُونَ بِهٖ وَالْاَرْحَامَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقٖيبًا
Nisa suresi 4.1 Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدٖيدًا..يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظٖيمًا
Ahzap suresi 33.70-71 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.
Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en güzeli Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yoludur. İşlerin en kötüsü ise bid'atlerdir. Her bid'at dalâlettir. Müslümanların ümmetine uymak gerekir. Allah'ın eli topluluğun üzerindedir.
Hak ve hikmet, Yaratıcısına ve Mevlasına inanan, yarattıklarının rızasını değil, Allah'ın rızasını arayan ve Hakim, Alim, Latif ve Haberdar olan Allah'ın rehberliğinde ilerleyen her insaflı ve adil müminin yitik malıdır.
Çünkü hakka hidayet eden ve götüren ancak Allah’tır. -Allah'ın izniyle- Allah Teala şöyle buyurdu:
قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَهْدٖى اِلَى الْحَقِّ قُلِ اللّٰهُ يَهْدٖى لِلْحَقِّ اَفَمَنْ يَهْدٖى اِلَى الْحَقِّ اَحَقُّ اَنْ يُتَّبَعَ اَمَّنْ لَا يَهِدّٖى اِلَّا اَنْ يُهْدٰى فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Yunus suresi 10.35 De ki: "Allah'a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var mı?" De ki: "Hakka Allah iletir." Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa iletilmedikçe doğru yolu bulamayan kimse mi? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?"
Bu samimi mümin için doğruluk ve adalet ölçüsü ve ona uyma ve teslimiyet ölçüsü:
Yüce Allah onun sevdikleri hakkında şöyle buyurmaktadır.
رَبَّنَا اٰمَنَّا بِمَا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدٖينَ
Al-i İmran suresi 3.53 "Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber'e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz."
İşte bu, gözleri güzel görünümlü hayaletlere ve seraplara aldanmayan, kalbi süs ve aldatmacalara aldanmayan akıllı mümindir.
Onun kalbi, Allah'ın nuruyla bakan ve günahın müminin kalbinde bulunduğunu ve insanların bunu bilmesinden hoşlanmadığını fark eden gerçek müminin kalbidir. Rabbinin kendisini gördüğünün kesin bilincinde olduğu için, sanki Rabbini görüyormuş gibi O'na karşı muamele eder.
O zaman azlık veya çokluk meselesine hiç ağırlık vermez; Çoğunluğun hakikatten sapması onu aldatmaz, azınlık haklıysa korkmaz.
İşte böyle akıllı bir kimse, Rabbi tarafından kesin bir bilgiyle, kesin bir hakikatle, kesin bir aynel yekın bilgiyle, kesin bir bilgiyle, işin aslının özüyle, önce ve sonra her şeyin Allah'a ait olduğunu, hedefin yalnızca Allah'ın -Allah Teâlâ'nın- razı olacağı şey olduğunu ve büyük çoğunluğun, sapıklığa düşenlere şefaatçi olmayacağını bilmeye lütfedilmiştir.
Meşhur söz: Çok ölüm rahmettir, fayda vermez; Çünkü o, milletlerin önderleri, ileri gelenleri ve güçlü kişileri ateşe atılırken, Yüce Allah'ın şu sözlerini anlıyor:
وَلَنْ يَنْفَعَكُمُ الْيَوْمَ اِذْ ظَلَمْتُمْ اَنَّكُمْ فِى الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Zührüf suresi 43.39 Onlara, "(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız" denir.
Bazı cahiller, çoğunluğun doğruluk ve dürüstlüğün ölçüsü, azınlığın da sapıklığın ve doğru yoldan sapmanın ölçüsü olduğunu zannetmişlerdir.
Bu, sahibinin Rabbinden hiçbir delili olmadığı şeklindeki yanlış bir varsayımdır. Zira hak, kendisine uyanlar az da olsa, taraftarları bakımından değil, delilleri ve delilleri bakımından çoktur.
Çokluğu onun hakikatini artırmaz, azlığı da onun hakikatinden zerre ağırlığınca bir şey eksiltmez. Çünkü hakikat insanlar tarafından değil, insanlar hakikat tarafından tartılır.
Dileyen Allah'ın şu sözlerini okusun:
وَاِنْ تُطِعْ اَكْثَرَ مَنْ فِى الْاَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَ
Enam suresi 6.116 Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu sahihtir:
وقد صحَّ أن النبي - صلى الله عليه وسلم - قال: «عُرِضَت عليَّ الأمم، فجعل يمرُّ النبي معه الرجل، والنبي معه الرجلان، والنبي معه الرهط، والنبي ليس معه أحد»؛ رواه البخاري ومسلم.
“Bana milletler gösterildi; bir peygamber bir adamla, bir peygamber iki adamla, bir peygamber bir toplulukla ve bir peygamber de hiç kimseyle birlikte geçiyordu.” Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.
İşte az sayıda tâbisiyle gelen, bir kısmının da tâbisi bulunmayan peygamberler vardır ve Hz. Nuh -a.s.- kavmi arasında bin yıl eksi elli yıl (950 yıl.) kalmıştır.
Allah Teala Hz. Nuh hakkında şöyle buyurdu:
حَتّٰى اِذَا جَاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ قُلْنَا احْمِلْ فٖيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ وَمَنْ اٰمَنَ وَمَا اٰمَنَ مَعَهُ اِلَّا قَلٖيلٌ
Hud suresi 11.40 Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh'a dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle." Ama, onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.
Bu az sayıda olmaları, onların peygamberlik ve mesajlarında bir noksanlığın delili olmadığı gibi, onlara karşı çıkanların ve muhaliflerinin çok sayıda olması da onların doğru yolda olduklarının delili olmadığı gibi, yanlış yolda olmalarını da engellememiştir.
İşte bu yüzden Allah, Firavun ve onun taraftarları hakkında şöyle buyurmuştur:
يَقْدُمُ قَوْمَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَاَوْرَدَهُمُ النَّارَ وَبِئْسَ الْوِرْدُ الْمَوْرُودُ
Hud suresi 11.98 Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!
Hakikaten yazıktır ki, Allah'ın tarafını ihmal eden her gaflet sahibinin bahanesi, insanların çoğunun şöyle şöyle yapması, şöyle şöyle söylemesi, şöyle şöyle inanması! Tek ölçütleri, doğru ve gerçek olan değil, çoğunluğun yaptığıdır.
Bu, Allah'ın -subhanehu ve teâlâ- Musa'nın, Firavun'la Yaratıcısının birliğine çağırdığı sırada Firavun'la yaptığı diyaloğu zikrederek geçersiz kıldığı bir Firavun delilidir. Firavun ona şöyle demiştir:
قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُولٰى
Taha suresi 20.51 Firavun, "Ya geçmiş nesillerin hâli ne olacak?" dedi.
قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّٖى فٖى كِتَابٍ لَا يَضِلُّ رَبّٖى وَلَا يَنْسٰى
Taha suresi 20.52 Mûsâ, şöyle dedi: "Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz."
اَلَّذٖى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فٖيهَا سُبُلًا وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَاَخْرَجْنَا بِهٖ اَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتّٰى
Taha suresi 20.53 "Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur indirendir." Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık.
كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُولِى النُّهٰى
Taha suresi 20.54 Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır.
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفٖيهَا نُعٖيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً اُخْرٰى
Taha suresi 20.55 (Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız.
وَلَقَدْ اَرَيْنَاهُ اٰيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَاَبٰى
Taha suresi 20.56 Andolsun, biz ona (Firavun'a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve reddetti.
51. ayetin anlamı: Önceki milletlerin büyük çoğunluğunun sorunu nedir? Doğru yolda iken yanlış yolda mısın? Firavun şöyle dedi:
قَالَ اَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ اَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسٰى
Taha suresi 20.57 Şöyle dedi: "Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?"
Bunu yapan kişi aptaldır, akılsızdır, istiklal sahibi olmayan taklitçidir. O, liderliğini doğru yola değil düşmana teslim etmiş, niteliğe değil niceliğe odaklanmış saf bir insandır.
İbn Mesud -radıyallâhu anh- şöyle demiştir: “Sizden hiç kimse, ‘Ben insanlarla beraberim; onlar hidayet bulurlarsa ben de hidayet bulmuş olurum, onlar saparlarsa ben de saparım’ diyen taklitçilerden olmasın. Her biriniz, insanlar inkâr ederse kendisi de inkâr etmeyecek şekilde kendini hazırlasın.”
Gerçek mümin, yani Allah'ın kulu, ne insanların çokluğuna, ne düzeltme ve yanılmanın yaygınlığına, ne de çoğunluğun inandığının doğru, azınlığın inandığının yanlış olduğu iddiasına aldanmaz.
İbn Kuteybe -Allah ona rahmet etsin- bunu güzel bir şekilde anlatmıştır. Dedi ki: “İnsanlar, birbirini takip eden kuş sürüleri gibidir. Eğer biri onlara peygamberlik iddiasında bulunarak görünürse, Allah’ın Resulü’nün, Allah onu kutsasın ve ona barış versin, Peygamberlerin Mührü olduğunu bilmelerine rağmen veya biri ilahilik iddiasında bulunursa, bunun için taraftarlar ve taraftarlar bulur.” Bunlar onun sözleri - Allah rahmet eylesin.
Öyleyse ey Allah'ın kulları, Yüce ve Ulu Rabbimizin Kitabına ve orada yazılanlara bakacak olursak, dini meselelerin pek çok noktasında çoğunluğun doğruyu belirlemede güvenilir bir ölçü olmadığına dair deliller göreceğiz:
İnanç itikat tarafında ise Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَمَا اَكْثَرُ النَّاسِ وَلَوْ حَرَصْتَ بِمُؤْمِنٖينَ
Yusuf suresi 12.103 Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.
Hak ve hakikatin kabulü hususunda tarafında ise Allah -azze ve celle- şöyle buyurmaktadır:
لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
Zuhruf suresi 43.78 Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.
Allah Teala mücadele ve savunma tarafında da şunları buyuruyor:
اِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَاءَكُمُ الْفَتْحُ وَاِنْ تَنْتَهُوا فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَاِنْ تَعُودُوا نَعُدْ وَلَنْ تُغْنِىَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْپًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَاَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُؤْمِنٖينَ
Enfal suresi 8.19 (Ey inkârcılar!) Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer (peygambere karşı gelmekten) vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah mü'minlerle beraberdir.
لَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ فٖى مَوَاطِنَ كَثٖيرَةٍ وَيَوْمَ حُنَيْنٍ اِذْ اَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْپًا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الْاَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُمْ مُدْبِرٖينَ
Tevbe suresi 9.25 Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız.
Şükretmek hususunda Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
يَعْمَلُونَ لَهُ مَا يَشَاءُ مِنْ مَحَارٖيبَ وَتَمَاثٖيلَ وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ وَقُدُورٍ رَاسِيَاتٍ اِعْمَلُوا اٰلَ دَاوُدَ شُكْرًا وَقَلٖيلٌ مِنْ عِبَادِىَ الشَّكُور
Sebe suresi 34.13 Cinler, Süleyman için dilediği biçimde kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yapıyorlardı. Ey Davûd ailesi, şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.
Mali işlemlerle ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ اِلٰى نِعَاجِهٖ وَاِنَّ كَثٖيرًا مِنَ الْخُلَطَاءِ لَيَبْغٖى بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَقَلٖيلٌ مَا هُمْ وَظَنَّ دَاوُدُ اَنَّمَا فَتَنَّاهُ فَاسْتَغْفَرَ رَبَّهُ وَخَرَّ رَاكِعًا وَاَنَابَ ﴿Secde﴾ -
Sad suresi 38.24 Davud dedi ki: "Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır." Dâvûd, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah'a yöneldi.
İmanın inancın geçerliliği hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
Yusuf suresi 12.106 Onların çoğu Allah'a ancak ortak koşarak inanırlar.
Ayet ve deliller karşısında öğüt ve tefekkür yönüne gelince; Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَةً وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ
Şuera suresi 26.8 Şüphesiz bunlarda (Allah'ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar.
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُ
Şuera suresi 26.9 Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
Aynı zamanda İslam'ın azlığı küçümsemediğini. Hatta belki birçok yerde övdüğünü. Yahut az sayıda insanın Allah'ın Kitabında övdüğü kimseler arasında olduğunu görüyoruz. Ey mümin! Tek başına olsan bile, imanının çok olduğunu göstermek için Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
اِنَّ اِبْرٰهٖيمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتًا لِلّٰهِ حَنٖيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ
Nahl suresi 16.120 Şüphesiz İbrahim, Allah'a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah'a ortak koşanlardan değildi.
İman konusunda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّلٖينَ..وَقَلٖيلٌ مِنَ الْاٰخِرٖينَ
Vakıa suresi 56.13-14 Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.
Savaş ve savunma konusunda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَاْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَاِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُسُ اَمْوَالِكُمْ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ
Bakara suresi 2.279 Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.
Sonuç olarak ey Allah'ın kulları! Yukarıda zikredilenlerden açıkça anlaşılıyor ki, bolluk ne hakikatin ölçüsüdür. Ne de insana manevi ve imani değer kazandıracak bir araçtır. Aynı şekilde, şeriatın öngördüğü sınırları aşmamak, hatta istenilen amaca uygun olmak şartıyla da bolluk övülebilir. Zira Allah yolunda çokça para harcayanlara, fakirlere, muhtaçlara, yetimlere ve yolda kalmışlara yapılan övgü gibi.
Öte yandan: “Az” kelimesinin ilahi övgü bağlamında birçok yerde geçtiğini fark ediyoruz. Çünkü çoğunluğun önderlik etmeyi reddetmesinin, çoğunluğun çok sayıda olmasının kendisini en layık ve doğru kıldığını sanmasının dürüst ifadesidir.
Dolayısıyla takipçilerinin azlığı, paralarının azlığı, savaşçılarının azlığı; peygamberlerin onları, rakiplerinin çokluğu ve düşmanlarının çokluğu karşısında mükafatı, zaferi ve zaferi hak eden hak ve doğruluk ehli insanlar olarak nitelemelerine engel olmamıştır.
Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'a, mürtedlerle savaşma hususunda haklı olması, kendisinde yalnız, hakta ise çok olması zarar vermemiştir.
Kur'an'ın mahluk olduğu, kendisinin bir ve hakikatte çok olduğu yolundaki iddialar etrafında dönen ihtilafta Ahmed b. Hanbel'in haklı çıkması ona zarar vermemiştir.
ما أكثرَ الناس لا بل ما أقلَّهُمُ
اللهُ يعلمُ أني لم أقُل فنَدًا
إني لأفتحُ عيني حين أفتحُها
على كثيرٍ ولكن لا أرى أحدًا
Ne kadar çok insan var, daha doğrusu ne kadar az!
Allah bilir ki hiçbir şey söylemedim
Gözlerimi açtığımda onları açıyorum
Birçok kişide var ama kimseyi göremiyorum
Allah Resulü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- doğru söylemiştir.
ولقد صدق رسولُ الله - صلى الله عليه وسلم -؛ حيثُ يقول: «إنما الناسُ كالإبل المائة لا تكادُ تجِدُ فيها راحِلة»؛ رواه البخاري ومسلم.
“İnsanlar yüz deveye benzer, aralarında bir binek hayvanı bulmak zor.” diyor. Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.
Allah, sizi, Kur’an ve Sünneti mübarek kılsın ve onlarda bulunan ayetlerden, zikirlerden ve hikmetlerden beni ve sizi faydalandırsın.
Ben ne söylediysem doğru ise Allah'tandır, yanlış ise nefsimden ve şeytandandır. Allah'tan bağışlanma dilerim, çünkü O çok bağışlayandır.
İkinci Hutbe
Hamt yalnız Allah'a aittir. Salat ve selam ise kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan Hz. Muhammet’e olsun.
Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve bilin ki gökler ve yer hak ile güç ile yaratılmıştır. Öyleyse siz, nerede olurlarsa olsunlar, hakka ve hak ehline uyun.
Ve Hz. Ali'nin şu sözünü hatırlayın: "Etrafımda insanların çokluğu bana gurur vermiyor. Onların benden ayrı kalması da bana yalnızlık hissi vermiyor."
Hidayet yolunda kendinizi yalnız hissetmeyin. Çünkü hak yolu takip eden çok azdır.
Ey Allah'ın kulları! Bilin ki Allah, kitabında insanların çoğunun durumunu şu sözüyle açıklamıştır:
يَسْپَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰیهَا قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّٖى لَا يُجَلّٖيهَا لِوَقْتِهَا اِلَّا هُوَ ثَقُلَتْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَا تَاْتٖيكُمْ اِلَّا بَغْتَةً يَسْپَلُونَكَ كَاَنَّكَ حَفِىٌّ عَنْهَا قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Araf suresi 7.187 Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O, size ancak ansızın gelecektir." Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar."
مَا جَعَلَ اللّٰهُ مِنْ بَحٖيرَةٍ وَلَا سَائِبَةٍ وَلَا وَصٖيلَةٍ وَلَا حَامٍ وَلٰكِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Maide suresi 5.103 Allah, ne "Bahîre", ne "Sâibe", ne "Vasîle", ne de "Hâm" diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkâr edenler Allah'a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez.
(Açıklama: 103 ncü âyette zikredilenler cahiliye devrinde putlara tahsis edilen hayvan türleridir. Bahîra: Beş kere doğuran ve beşinci yavru dişi olan deve olup, kulağı çentilir, sütü putlara bırakılırdı. Sâibe: Put adına serbest bırakılan ve sütünden yalnız konukların yararlandığı devedir. Vasîle: Bir batında dişi ve erkek iki yavru doğuran deve veya koyundur. Erkek yavru kurban edilirdi. Hâm: On nesli dölleyen erkek deve olup, putlar adına serbest bırakılırdı.)
المر تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَالَّذٖى اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
Rad suresi 13.1 Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitab'ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar.
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ خَرَجُوا مِنْ دِياَرِهِمْ وَهُمْ اُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ فَقَالَ لَهُمُ اللّٰهُ مُوتُوا ثُمَّ اَحْيَاهُمْ اِنَّ اللّٰهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
Bakara suresi 2.243 Binlerce kişi oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah, onlara "ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler.
وَاَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ اَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكَ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ اَنَّمَا يُرٖيدُ اللّٰهُ اَنْ يُصٖيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَاِنَّ كَثٖيرًا مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ
Maide suresi 5.49 Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur'an'ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır.
Ve böyle değildir, ey Allah'ın kulları; ancak ilmin peşinden akıl gelir.
وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ وَمَا يَعْقِلُهَا اِلَّا الْعَالِمُونَ
Ankebut suresi 29.43 İşte bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar.
Kim bilirse anlamıştır. Kim bilirse iman etmiş, şükretmiş, çirkinliklerden ve sapıklıklardan uzaklaşmıştır. Öyleyse kim fuhşa düşerse, bu, bu hususlardan birindeki eksiklikten dolayıdır. Ya bilgi eksikliği, ya akıl eksikliği, ya iman eksikliği, ya da şükür eksikliği.
Bütün bunlar istikrarı ve başarıyı engelliyor. Zira milletlerin helakı ancak ilim, akıl, iman ve şükür duygularını yok eden ahlâksızlıktan ileri gelir.
وَاِذَا اَرَدْنَا اَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً اَمَرْنَا مُتْرَفٖيهَا فَفَسَقُوا فٖيهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْمٖيرًا
İsra suresi 17.16 Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.
Aklın, bilginin, imanın ve şükür duygusunun varlığı, hiç şüphesiz milletin varlığını korumak için öğüt ve ıslahatlarda temsil olunan mutlak bir değeri doğurur.
وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرٰى بِظُلْمٍ وَاَهْلُهَا مُصْلِحُونَ
Hud suresi 11.117 Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helâk etmez.
اَمْ نَجْعَلُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِدٖينَ فِى الْاَرْضِ اَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّقٖينَ كَالْفُجَّارِ
Sad suresi 38.28 Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?
كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُوا اٰيَاتِهٖ وَلِيَتَذَكَّرَ اُولُوا الْاَلْبَاب
Sad suresi 38.29 Bu Kur'an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
-Allah size rahmet etsin.- Mahlukatın en hayırlısı ve insanlığın en temizi olan, kevser havuzunun ve şefaatin sahibi Muhammed bin Abdullah'a dua edin. Allah size, önce kendi nefsiyle, sonra da tesbih eden melekleriyle bir emir verdi. Ve ey iman edenler, size şöyle demenizi emretti:
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا
Ahzap suresi 33.56 Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.
اللهم صلِّ وسلِّم وزِد وبارِك على عبدك ورسولك محمدٍ، صاحبِ الوجهِ الأنور، والجَبين الأزهَر، وارضَ اللهم عن خلفائه الأربعة: أبي بكرٍ، وعُمر، وعثمان، وعليٍّ، وعن سائر صحابةِ نبيِّك محمدٍ - صلى الله عليه وسلم -، وعن التابعين، ومن تبِعَهم بإحسانٍ إلى يوم الدين، وعنَّا معهم بعفوك وجودك وكرمك يا أرحم الراحمين.
Allah'ım! Kulun ve elçin Muhammed'e, en nurlu yüze ve en parlak olana sahip olana salat ve selam gönder. Bereketini artır ve ihsan et. Allah'ım! Onun dört halifesinden: Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'den ve Peygamberin Muhammed'in (s.a.v.) tüm ashabından, onun yolundan gidenlerden ve kıyamete kadar iyilikle onları izleyenlerden ve senin bağışlaman, cömertliğin ve lütfunla bizleri de onlarla birlikte kıl. Ey merhametlilerin en merhametlisi.
اللهم أعِزَّ الإسلام والمسلمين، اللهم أعِزَّ الإسلام والمسلمين، اللهم أعِزَّ الإسلام والمسلمين، واخذُل الشركَ والمشركين، اللهم انصُر دينَكَ وكتابَكَ وسنةَ نبيِّك وعبادَكَ المؤمنين.
Allah'ım! İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Allah'ım! İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Allah'ım! İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Şirki ve müşrikleri mağlup et. Allah'ım! Dinini, kitabını, peygamberinin sünnetini ve mümin kullarını destekle.
اللهم فرِّج همَّ المهمومين من المُسلمين، ونفِّس كربَ المكروبين، واقضِ الدَّيْن عن المدينين، واشفِ مرضانا ومرضَى المُسلمين برحمتك يا أرحم الراحمين.
Allah'ım! Dertli Müslümanların sıkıntılarını gider. Dertlilerin sıkıntılarını gider. Borçluların borçlarını öde. Hastalarımıza ve hasta Müslümanlarımıza rahmetinle şifa ver. Ey merhametlilerin en merhametlisi.
اللهم آمِنَّا في أوطاننا، وأصلِح أئمَّتنا وولاة أمورنا، واجعل ولايتنا فيمن خافك واتقاك واتبع رضاك يا رب العالمين.
Allah'ım! Vatanımızda yurtlarımızda bize güvenlik ver. Yöneticilerimizi ve idarecilerimizi düzelt ve yönetimimizi senden korkan, sana karşı takva sahibi olan ve senin rızanı arayanların eline ver. Ey alemlerin Rabbi.
اللهم وفِّق وليَّ أمرنا لما تحبُّه وترضاه من الأقوال والأعمال يا حيُّ يا قيُّوم، اللهم أصلِح له بطانته يا ذا الجلال والإكرام.
Ey Allah'ım! Önderimizi yöneticimizi sevdiğin ve hoşnut olduğun söz ve amellere yönelt! Ey daima diri olan. Ey her zaman varlığını sürdüren. Allah’ım! Onun maiyetini düzelt. Ey Celal ve İkram Sahibi Allah’ım.
اللهم أصلح أحوال إخواننا المُسلمين في سائر الأوطان، اللهم كن لإخواننا المسلمين المُضطهدين في دينهم في سائر الأوطان، اللهم انصرهم في بُورما وفي سوريا وفي بلاد المسلمين يا رب العالمين، اللهم عجِّل لهم بالنصر والفرَج، واجعل شأن عدوِّهم في سِفال، وأمرَه في وَبال يا ذا الجلال والإكرام.
Allah'ım! Bütün ülkelerdeki Müslüman kardeşlerimizin durumunu iyileştir. Allah'ım, dinleri yüzünden dünyanın her yerinde zulüm gören Müslüman kardeşlerimizin yanında ol. Allah'ım, onlara Burma'da, Suriye'de ve Müslüman ülkelerde zafer ver, ey alemlerin Rabbi. Allah'ım, onların zaferini ve kurtuluşunu çabuklaştır. Düşmanlarının işlerini kötü ve durumlarını perişan kıl, ey Celal ve İkram sahibi!
وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Bakara suresi 2.201 Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır.
Yüce Rabbimiz! Onların niteledikleri şeylerden yücedir. Ve elçilere selam olsun. Ve son duamız şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
Tercüme Tarihi: 26.Nisan.2025
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Okunduğu Yer: Mescidi Haram (Mekke)
Okuyan: Şeyh Suud Eş-Şuraim
Okuma Tarihi: 20/10/1433 Hicri
Yayın Tarihi: 27.12.2013
https://www.alukah.net/sharia dan alıntıdır.