Birinci Hutbe: ـــــ
Kur'an'ı öğreten, insanı yaratan ve ona belagati öğreten Allah'a hamdolsun. Şahitlik ederim ki, Hakim ve Rahim olan Allah'tan başka ilah yoktur.
Şahitlik ederim ki, Hz. Muhammed, cennete varıncaya kadar insanlara ve cinlere hidayet ve rahmetle Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah'ım, Hz. Muhammed’e, ailesine, ashabına, fazilet ve ilim sahiplerine, onlarla birlikte bize ve tüm iman edenlere salat ve selam eyle.
Ey iman ve Kur'an ehli! Bir Müslümanın hayatının en büyük saatleri, Rabbinin kitabı olan Kur'an'ı okuyarak, tefekkür ederek, hükümlerini öğrenerek, ders ve nasihat alarak geçirdiği saatlerdir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sık sık Kur'an okurdu. Kendisi okurdu. Cebrail onunla okurdu. Hz. Peygamber de ashabıyla okurdu. Bu Cuma hutbesinde, inşaallah, Kur'an-ı Kerim'in en büyük surelerinden biri olan İhlas Suresi'ni sizinle birlikte okuyacağım. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ
İhlas suresi 112.1 De ki: "O, Allah'tır, bir tektir."
اَللّٰهُ الصَّمَدُ
İhlas suresi 112.2 "Allah Samed'dir. (Her şey O'na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)"
لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
İhlas suresi 112.3 O'ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir)."
وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ
İhlas suresi 112.4 "Hiçbir şey O'na denk ve benzer değildir."
Bu sureye İhlas Suresi adı verilmiştir. Çünkü Yüce Allah onu sırf kendisi için yaratmıştır. Bu yüzden sadece Allah'tan, O'nun isimlerinden, sıfatlarından ve mükemmelliğinden bahseder. Ve onu okuyan, iman edip dediklerine göre amel eden herkesi şirkten arındırır.
Ve Allah'ın samimi kullarından biri olarak kabul eder. Az sayıda ayeti ve kısa kelimeleri olmasına rağmen, faziletleri hakkında rivayet edilen birçok sahih ve doğru Peygamber hadisi nedeniyle Kur'an-ı Kerim'in en faziletli surelerinden biri olarak kabul edilir.
Faziletlerinden biri de Rahman, Kudret ve Celal sahibi olan Allah’ın sıfatı olmasıdır. O’nu mutlak kemal ile tavsif etmesinde ve noksanlıklardan yüceltmesinde özellikle vurgulanmıştır.
Nitekim sahih bir rivayette Hz. Peygamber şöyle buyurulmuştur:
حيث صحَّ: (( أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ رَجُلاً عَلَى سَرِيَّةٍ وَكَانَ يَقْرَأُ لأَصْحَابِهِ فِى صَلاَتِهِمْ فَيَخْتِمُ بِـ { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } فَلَمَّا رَجَعُوا ذُكِرَ ذَلِكَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: «سَلُوهُ لأَىِّ شَىْءٍ يَصْنَعُ ذَلِكَ»، فَسَأَلُوهُ فَقَالَ: لأَنَّهَا صِفَةُ الرَّحْمَنِ فَأَنَا أُحِبُّ أَنْ أَقْرَأَ بِهَا، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «أَخْبِرُوهُ أَنَّ اللَّهَ يُحِبُّهُ» )).
“Resulullah (s.a.v.) bir adamı gazveye cihada gönderdi. Ashabına namazda Kur’an okuyor ve ihlas suresi ile ‘De ki: O Allah’tır, birdir’ diye namazı bitiriyordu. Geri döndüklerinde bu durum Resulullah’a (s.a.v.) anlatılınca: ‘Ona niçin böyle yaptığını sorun’ buyurdu. Bunun üzerine ona sordular. Sahabe de: ‘Çünkü bu Rahman’ın sıfatıdır. Ben de onu okumayı seviyorum’ dedi.” Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ona söyleyin ki, Allah onu seviyor.”
İhlas suresinin bir diğer fazileti de onu sevmenin cennete girmeye sebep olmasıdır.
Nitekim Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
لِما صحَّ عن أنس ــ رضي الله عنه ــ أنَّه قال: (( جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: إِنِّي أُحِبُّ هَذِهِ السُّورَةَ: { قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «حُبُّكَ إِيَّاهَا أَدْخَلَكَ الجَنَّةَ» )).
"Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve: "Ben şu (ihlas sûresini) seviyorum:
{ قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } 'De ki: O, Allah birdir.'" dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de O adama: "Onu sevmen seni cennete sokar." buyurdu."
İhlas suresinin faziletlerinden biri de, onu okumanın sevap ve mükafat bakımından Kur'an'ın üçte birini okumaya denk olmasıdır.
Nitekim şu hadis sahihtir:
لِما صحَّ: (( أَنَّ رَجُلًا سَمِعَ رَجُلًا يَقْرَأُ: { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } يُرَدِّدُهَا، فَلَمَّا أَصْبَحَ جَاءَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهُ، وَكَأَنَّ الرَّجُلَ يَتَقَالُّهَا، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ إِنَّهَا لَتَعْدِلُ ثُلُثَ القُرْآنِ» ))،
(Bir adam, bir başka adamın: { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } ي "O Allah'tır, birdir de" ihlas suresini dediğini ve bunu tekrarladığını duydu. Sabah olunca Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına geldi ve sanki adam okumakta zorlanıyormuş gibi bunu ona söyledi. Resûlullah (s.a.v.): "Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bu, Kur'an'ın üçte birine denktir." buyurdu.)
Resûlullah (s.a.v.)'den sahih olarak ashabına şöyle dediği rivayet edilmiştir:
وصحَّ عن النبي صلى الله عليه وسلم أنَّه قال لأصحابه: (( «أَيَعْجِزُ أَحَدُكُمْ أَنْ يَقْرَأَ فِي لَيْلَةٍ ثُلُثَ الْقُرْآنِ؟» قَالُوا: وَكَيْفَ يَقْرَأْ ثُلُثَ الْقُرْآنِ؟ قَالَ: «{ قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } تَعْدِلُ ثُلُثَ الْقُرْآنِ» ))،
((Sizden biriniz bir gecede Kur'an'ın üçte birini okumaktan aciz mi? Ashab: "Kur'an'ın üçte birini nasıl okuyabilirsin?" diye sordular. Resûlullah (s.a.v.): İhlas suresi { قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } "O Allah'tır, birdir de" demenin, Kur'an'ın üçte birine denk olduğu söyledi.
Kur'an-ı Kerim." Ebû Hüreyre (r.a.)'den sahih olarak rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
وصحَّ عن أبي هريرة رضي الله عنه أنَّ رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (( «احْشُدُوا، فَإِنِّي سَأَقْرَأُ عَلَيْكُمْ ثُلُثَ الْقُرْآنِ»، فَحَشَدَ مَنْ حَشَدَ، ثُمَّ خَرَجَ نَبِيُّ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَقَرَأَ: { قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } )).
"Toplanın, size Kur'an'ın üçte birini okuyacağım." Bunun üzerine toplananlar toplandılar. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) dışarı çıktı ve: İhlas suresini okuyun { قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ "O Allah birdir deyin." buyurdu.
ومِن فضائلها أيضًا: أنَّ الدعاء بها مستجاب، وفيها اسم الله الأعظم،
İhlas suresinin faziletlerinden biri de içindeki duanın kabul olması ve Allah'ın İsm-i Azam'ını içermesidir.
Zira Büreyde (r.a.)'den rivayet edildiğine göre:
لِما صحَّ عن بُريدة ــ رضي الله عنه ــ: (( أَنَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَمِعَ رَجُلًا يَقُولُ: اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنَّكَ أَنْتَ اللَّهُ الْأَحَدُ الصَّمَدُ، الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لَقَدْ سَأَلَ اللَّهَ بِاسْمِهِ الْأَعْظَمِ، الَّذِي إِذَا سُئِلَ بِهِ أَعْطَى، وَإِذَا دُعِيَ بِهِ أَجَابَ» ))،
"Resulullah (s.a.v.) bir adamın şöyle dediğini duydu: "Allah'ım! Senden istiyorum, çünkü Sen Allah'sın, birsin, her şeye kadirsin, doğurmamış ve doğmamışsın. Hiçbir şey O'na denk değildir." Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "O, Allah'tan İsm-i Azam'ıyla istedi. Eğer kendisinden istenirse verir." Ve onunla dua edildiğinde icabet ederdi."
Mihcen İbnu’l-Adre’den (Allah Ondan razı olsun) rivayet edildiğine göre:
وثبت عن مِحْجَنَ بْنَ الْأَدْرَعِ ــ رضي الله عنه ــ: (( أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ الْمَسْجِدَ فَإِذَا هُوَ بِرَجُلٍ قَدْ قَضَى صَلَاتَهُ وَهُوَ يَتَشَهَّدُ وَهُوَ يَقُولُ:
Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) mescide girdi ve namazını bitirmiş, Kelime-i Şehadet getirip:
“اللهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِاللهِ الْوَاحِدِ الْأَحَدِ الصَّمَدِ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ، أَنْ تَغْفِرَ لِي ذُنُوبِي، إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ”، فَقَالَ نَبِيُّ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «قَدْ غُفِرَ لَهُ، قَدْ غُفِرَ لَهُ، قَدْ غُفِرَ لَهُ» ثَلَاثَ مِرَارٍ )).
“Allah’ım, bir, tek, ebedî ve sığınılacak hiçbir yer olmayan, doğurmamış ve doğmamış olan ve hiçbir benzeri bulunmayan Allah’ın hakkı için senden günahlarımı bağışlamanı dilerim, çünkü sen çok bağışlayansın.” (Esirgeyen ve esirgeyen) Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) üç defa: “Bağışlandı, bağışlandı, bağışlandı” dedi.
İhlas suresinin bir diğer fazileti ise, Kur'an'ın üçte biri olmasıdır.
Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den sahih olarak rivayet edildiğine göre:
حيث صحَّ عن النبي صلى الله عليه وسلم أنَّه قال: (( إِنَّ اللهَ جَزَّأَ الْقُرْآنَ ثَلَاثَةَ أَجْزَاءٍ، فَجَعَلَ { قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } جُزْءًا مِنْ أَجْزَاءِ الْقُرْآنِ ))،
"Allah, Kur'an'ı üç parçaya ayırdı ve ihlas suresini { قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } "De ki: O, Allah'tır, tektir." ifadesini Kur'an'ın cüz'lerinden kıldı."
Kur'an, ya tevhid, ya hüküm, ya da kıssadır. İhlas Suresi ise, üç çeşit tevhidi içerdiğinden, tamamen Allah tevhidini konu alır: Rububiyet tevhidi, uluhiyet tevhidi, isim ve sıfat tevhididir.
İhlas suresinin fazileti ve hükümleri arasında, bir Müslümanın uyanacağı zaman ve yatacağı zaman üçer defa okumasının müstehap olduğu dua ve zikirlerden olması da vardır. Zira bu, kendisine kötülüklerden yeterli gelir ve onu engeller.
Zira Abdullah İbnu Hubeyb (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) ona şöyle buyurmuştur:
لِمَا ثبت عن عبد الله بن خبيب ــ رضي الله عنه ــ أنَّ رسول الله صلى الله عليه وسلم قال له: (( قُلْ، فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا أَقُولُ؟ قَالَ: { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } وَالْمُعَوِّذَتَيْنِ حِينَ تُمْسِى وَحِينَ تُصْبِحُ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ تَكْفِيكَ مِنْ كُلِّ شَيءٍ ))،
(De ki, ben: Ey Allah'ın Resûlü! Ne diyeyim? Ne okuyayım? De ki: İhlas suresi ve muavvizeteyn surelerini yatacağın zaman ve uyanacağın zaman üçer defa oku. Çünkü bunlar sana her şeyden yeterli gelir.) Buyurdu. İki Muavvizeteyn ise: Felak ve Nas' sureleridir.
İhlas suresinin fazilet ve hükümlerinden biri de, bir Müslümanın gece uyumak için yatağına girdiğinde üç defa okumasının müstehap olduğu dua ve zikirlerden olmasıdır.
Sahih rivayete göre: ((Resulullah (s.a.v.) her gece yatağına girdiğinde ellerini birleştirir, sonra içlerine üfler ve içlerine:
لِمَا صحَّ: (( أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إِذَا أَوَى إِلَى فِرَاشِهِ كُلَّ لَيْلَةٍ جَمَعَ كَفَّيْهِ ثُمَّ نَفَثَ فِيهِمَا فَقَرَأَ فِيهِمَا: { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } وَ { قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ } وَ { قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ } ثُمَّ يَمْسَحُ بِهِمَا مَا اسْتَطَاعَ مِنْ جَسَدِهِ، يَبْدَأُ بِهِمَا عَلَى رَأْسِهِ وَوَجْهِهِ وَمَا أَقْبَلَ مِنْ جَسَدِهِ، يَفْعَلُ ذَلِكَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ )).
İhlas suresini { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } {De ki: O Allah birdir}, {De ki: { قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ } Sabahın Rabbine sığınırım} ve { قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ {De ki: İnsanların Rabbine sığınırım} der, sonra bunlarla vücudundan, bunlardan başlayarak, gücü yettiği kadarını meshederdi. Başına, yüzüne ve vücudunun ön tarafına. Bunu üç defa yapar.)
İhlas suresinin fazilet ve hükümlerinden biri de, her farz namazda selâmdan sonra bir defa okunmasının müstehap olduğu dua ve zikirlerden olmasıdır.
Zira Ukbe b. Âmir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
لِمَا ثبت عن عقبة بن عامر ــ رضي الله عنه ــ أنَّه قال: (( أَمَرَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ أَقْرَأَ بِالْمُعَوِّذَاتِ دُبُرَ كُلِّ صَلاَةٍ ))،
"Resulullah (s.a.v.) bana her namazdan sonra Muavvizete'yi okumamı emretti."
Muavvizete sûreleri şunlardır: İhlas, Felak ve Nâs sureleridir.
İhlas suresinin fazileti ve hükümleri arasında, hastalar için bir rukye olması ve onlara bir hastalık, bedensel bir rahatsızlık, sihir, nazar, cinnet, sara ve benzeri hastalıklar isabet ettiğinde üzerine okunmasıdır.
Peygamber (s.a.v.) veya ailesinden biri hastalandığında, kendisi ve diğer yakınları için Muavvizete ile dua ederdi.
Nitekim Aişe (r.a.)'den sahih olarak rivayet edildiğine göre:
إذ صحَّ عن عائشة ــ رضي الله عنها ــ: (( أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا اشْتَكَى يَقْرَأُ عَلَى نَفْسِهِ بِالْمُعَوِّذَاتِ وَيَنْفُثُ، فَلَمَّا اشْتَدَّ وَجَعُهُ كُنْتُ أَقْرَأُ عَلَيْهِ وَأَمْسَحُ عَنْهُ بِيَدِهِ رَجَاءَ بَرَكَتِهَا ))،
"Peygamber (s.a.v.) hastalandığında, Muavvizete dua eder ve üflerdi. Ağrısı şiddetlendiğinde, ben de ona okur ve bereketini umarak elimle mesh ederdim."
Hz. Peygamberin kendisinden sahih olarak rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurmuştur:
وصحَّ عنها أيضًا أنَّها قالت: (( كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا مَرِضَ أَحَدٌ مِنْ أَهْلِهِ نَفَثَ عَلَيْهِ بِالْمُعَوِّذَاتِ ))،
“Resulullah (s.a.v.) ailesinden biri hastalandığı zaman onun için Muavvizete okumaya devam etsin. Buyurdu.
Muavvizeteyn devam eden sureler şunlardır: İhlas, Felak ve Nas. sureleri”
İhlas suresinin fazileti ve hükümleri arasında, sabah namazından önce sünnet olarak Kâfirûn Suresi ile birlikte okunması da vardır.
Zira Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) sabah namazından önceki sünnet iki rek'atta:
لِما صحَّ عن أبي هريرة ــ رضي الله عنه ــ: (( أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَرَأَ فِي الرَّكْعَتَيْنِ قَبْلَ الْفَجْرِ: { قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ }، وَ { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } )).
Kafirun suresi { قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ }"Ey kâfirler! Deyin!" ve İhlas suresini قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } "O Allah birdir!" diye okumuştur.
İhlas suresinin fazilet ve hükümlerinden biri de, Kabe'yi tavaf ettikten sonra Makam-ı İbrahim'in arkasında kılınan iki rekat nafile namazda Kâfirûn Suresi ile ihlas suresini birlikte okunmasıdır.
Bu husus, Câbir (r.a.)'den rivayet edilen sahih hadise dayanmaktadır.
لِما صحَّ عن جابر ــ رضي الله عنه ــ أنَّه قال في شأن حجة رسول الله صلى الله عليه وسلم: (( ثُمَّ نَفَذَ إِلَى مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ ــ عَلَيْهِ السَّلَام ــ فَقَرَأَ: { وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى Bakara suresi 125
} فَجَعَلَ الْمَقَامَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَيْتِ، فَكَانَ يَقْرَأُ فِي الرَّكْعَتَيْنِ: { قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } وَ { قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ } )).
Câbir (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'in haccı hakkında şöyle demiştir: "Sonra Makam-ı İbrahim'e (a.s.) yöneldi ve {Ey Muhammed! Makamı, Kabe ile Beyt arasına koydu ve tavaftan sonra kılınan iki rekatta İhlas suresi suresi
{ قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ } {De ki: O Allah'tır, birdir} ve
قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ } Kafirun suresini {De ki: Ey kâfirler} okurdu."
İhlas suresinin fazilet ve hükümlerinden biri de, vitir namazının son rekâtında Fatiha'dan sonra zammi sure olarak okunmasıdır.
لِما صحَّ عن أُبَيِّ بن كَعبٍ ــ رضي الله عنه ــ أنَّه قال: (( كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقْرَأُ فِي الْوِتْرِ بِـ { سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى }، وَفِي الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ بِـ { قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ }، وَفِي الثَّالِثَةِ بِـ { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ }، فَإِذَا سَلَّمَ قَالَ: «سُبْحَانَ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ» ثَلَاثًا )).
Bu husus, Übeyy bin Ka'b (r.a.)'dan rivayet edilen sahih bir hadise dayanmaktadır: "Resulullah (s.a.v.) vitirde: birinci rekatta ala suresini "Rabbinizin ismini tesbih edin", ikinci rekâtta: kafirun suresini "Ey kâfirler! Deyin", üçüncü rekâtta: ihlas suresini okurdu."O Allah birdir!" derdi. Sonra selâmı bitirince: سُبْحَانَ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ "Melik ve mukaddes olan Allah'ı tesbih ederim" derdi." Üç defa derdi.
İhlas suresinin fazilet ve hükümlerinden biri de, akşam namazından sonra sünnet namazında Kâfirûn Suresi ile birlikte okunmasıdır.
Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) akşam namazından sonra iki rekâtta:
حيث جاء: (( أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَقْرَأُ فِي الرَّكْعَتَيْنِ بَعْدَ صَلَاةِ الْمَغْرِبِ: { قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ } وَ { قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ } ))،
Birinci rekatta “Kafirun suresini Ey kâfirler! Deyin!” ve ikinci rekatta “İhlas suresini O Allah birdir! Deyin!” diye okurdu.
Bu hadis, Elbânî ve başkaları tarafından sahih olarak rivayet edilmiştir.
Allah, işittiklerinle beni ve seni faydalandırsın ve Kur'an-ı Kerim'i gönüllerimizin baharı, üzüntülerimizin gidericisi, dert ve kederlerimizin kovucusu kılsın. Şüphesiz O, her şeyi işitendir, her şeye cevap verendir.
İkinci Hutbe: ـــــ
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Allah'ın salatı ve selamı Muhammed'e, ailesine ve tüm ashabına olsun. Ve onlara Kıyamet Günü'ne kadar bol bol esenlik versin.
Ey iman ve Kur'an ehli! Rabbiniz olan Allah'tan, O'na yakışır şekilde korkun ve O'ndan büyük bir korkuyla korkun.
Kur'an ayetlerinin ve surelerinin anlamlarını düşünün. Çünkü bunları düşünmek, kalpleri yumuşatmanın, katılığı gidermenin, ilim ve imanı artırmanın ve bunları okurken büyük bir ecir elde etmenin en büyük sebeplerinden biridir.
Düşünce; Ehl-i Sünnet'in köklü imamlarının ve köklü hadis âlimlerinin Kur'an tefsirlerini okumakla kuvvetlenir. Allah onlara rahmet etsin. İhlas Suresi tefsirlerinde zikrettikleri hususlar arasında şunlar da vardır:
Birincisi: El-Ehad, Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Başka hiç kimse onunla anılmaz ve Allah'tan başka hiç kimse onunla anılmaz.
El-Ehad'ın anlamı şudur: Bütün kemallerde tek olan. Ve her kemal, şan, celâl, güzellik, övgü, hikmet, rahmet, hilm, kudret, büyüklük ve diğer sıfatlarıyla seçkin olandır.
Bunlarda hiçbir dengi, benzeri, ortağı veya benzeri yoktur. Bu sebeple kulların, Allah’ın mutlak kemalini ve tevhiddeki benzersizliğini ikrar ederek ve çeşitli ibadetlerde O'nu tek tutarak, iman, söz ve amelde O'nu birleştirmeleri farzdır.
İkincisi: Samed, Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Samed'in anlamı şudur: Bütün sıfat ve fiillerinde mükemmel olan, mahlukatın yöneldiği, yani bütün ihtiyaç, istek, hal ve lüzumlarında O'nu Allah’ı arayandır.
Çünkü mahlukat hayatlarında, geçimlerinde, ahirette ve bütün işlerinde Allaha muhtaç olunandır. Zira Allah, herkesten müstağni kimseye ihtiyacı olmayan ve herkes ise Ona Allaha muhtaç olandır.
Üçüncüsü: Rabb'e -Allah Teâlâ'nın bir oğlu olduğunu iddia ederek- eziyet eden ve lanet eden Yahudilere, Hıristiyanlara ve müşriklere cevaptır. Yahudiler, Üzeyir'e Allah'ın oğlu demişler, Hıristiyanlar, İsa'ya Allah'ın oğlu demişler, müşrikler de meleklerin Allah'ın kızları olduğunu söylemişlerdir.
Peygamber (s.a.v.)'den sahih olarak şöyle dediği rivayet edilmiştir:
وقد صحَّ عن النبي صلى الله عليه وسلم أنَّه قال: (( قَالَ اللَّهُ: «كَذَّبَنِي ابْنُ آدَمَ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ ذَلِكَ، وَشَتَمَنِي وَلَمْ يَكُنْ لَهُ ذَلِكَ، فَأَمَّا تَكْذِيبُهُ إِيَّايَ: فَزَعَمَ أَنِّي لاَ أَقْدِرُ أَنْ أُعِيدَهُ كَمَا كَانَ، وَأَمَّا شَتْمُهُ إِيَّايَ، فَقَوْلُهُ: لِي وَلَدٌ، فَسُبْحَانِي أَنْ أَتَّخِذَ صَاحِبَةً أَوْ وَلَدًا» ))،
"Allah buyurdu ki: Âdemoğlu beni yalanladı. Oysa ki hakkı yoktu. Bana lanet etti. Oysa hakkı yoktu. Beni yalanlaması, onu eski haline döndüremeyeceğimi söylemesidir. Bana lanet etmesi ise, "Benim bir oğlum var. O halde o, bir eş veya bir çocuk edinmiştir." demesidir.
Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu sahih olarak rivayet edilmiştir:
وصحَّ عن النبي صلى الله عليه وسلم أنَّه قال: (( مَا أَحَدٌ أَصْبَرَ عَلَى أَذًى يَسْمَعُهُ مِنَ اللهِ تَعَالَى، إِنَّهُمْ يَجْعَلُونَ لَهُ نِدًّا وَيَجْعَلُونَ لَهُ وَلَدًا وَهُوَ مَعَ ذَلِكَ يَرْزُقُهُمْ وَيُعَافِيهِمْ وَيُعْطِيهِمْ )).
"Hiçbir kimse, duyduğu eziyete Allah'tan daha fazla sabredemez." Allaha rakipler isnat ediyorlar. O'na bir oğul isnat ediyorlar. Oysa Allah cc, onlara rızık veriyor. Onları iyileştiriyor ve onlara rızık veriyor.”
Bu büyük zarar, bu büyük hakaret, bu büyük ve çirkin iftira ve bunları söyleyenler hakkında Yüce Allah Meryem Suresi'nde şöyle buyurmuştur:
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمٰنُ وَلَدًا
Meryem suresi 19.88 Onlar, "Rahmân, bir çocuk edindi" dediler.
لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْپًا اِدًّا
Meryem suresi 19.89 Andolsun, siz çok çirkin bir şey ortaya attınız.
تَكَادُ السَّمٰوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْاَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا
اَنْ دَعَوْا لِلرَّحْمٰنِ وَلَدًا
Meryem suresi 19.90-91 Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp çökecektir!
وَمَا يَنْبَغٖى لِلرَّحْمٰنِ اَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا
Meryem suresi 19.92 Hâlbuki Rahmân'a bir çocuk edinmek yakışmaz.
اِنْ كُلُّ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اِلَّا اٰتِى الرَّحْمٰنِ عَبْدًا
Meryem suresi 19.93 Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman'a kul olarak gelecektir.
لَقَدْ اَحْصٰیهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا
Meryem suresi 19.94 Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır.
وَكُلُّهُمْ اٰتٖيهِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فَرْدًا
Meryem suresi 19.95 Onlar(ın her biri) kıyamet günü O'na tek başına gelecektir.
Dördüncüsü: Yüce Allah'ın eşi ve benzeri yoktur. Yani ne isimlerinde, ne sıfatlarında, ne de fiillerinde hiçbir dengi, benzeri, benzeri veya benzeri yoktur. Allah cc, yüce ve mübarektir. Yüce Allah, bir başka surede Yüce Zatını anlatırken şöyle buyurmuştur:
فَاطِرُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا وَمِنَ الْاَنْعَامِ اَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فٖيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهٖ شَیْءٌ وَهُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ
Şura suresi 42.11 O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu sûretle sizi üretiyor. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Bu ayette, Allah işitme ve görme sıfatlarını kendisinde tasdik etmiş, bu veya başka sıfatlarda kendisine benzer bir şeyin bulunamayacağını belirtmiştir.
Allah'tan Kur'an'ı ezberlemede, okumada, üzerinde düşünmede, hükümlerini öğrenmede ve onunla amel etmede bana ve size yardım etmesini dilerim.
Bizi dünyada, berzahta ve kıyamet gününde, gece gündüz, evde ve yolculukta kötülüklerden korumasını isterim. Kalplerimizi kin, nefret, haset ve garazdan temizlemesini isterim. Bizi en güzel ahlak ve amellere yönlendirmesini isteriz.
Zira bunların en güzeline O'ndan başkası yol göstermez. Kötü ahlak ve amellerimizi bizden uzaklaştırmasını isteriz. Zira kötüleri O'ndan başkası geri çevirmez.
Bizi tevhid ve sünnet üzere yaşatmasını ve öldürmesini isteriz. Ülkemizden, ailemizden, liderlerimizden ve askerlerimizden kötülükleri ve belaları uzak tutmasını isteriz. Rabbim duaları işitir. Bunu söylüyorum ve kendim ve sizin için Allah'tan mağfiret diliyorum.
Tercüme Tarih: 16 Ağustos 2025
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Yayın Tarihi : 14.06.2018
Hutbe Tarihi :28 Şubat 2019
Web Sitesi: "Abdul Kadir bin Muhammed bin Abdurrahman el-Cüneyd"
dan alıntıdır.