İbrahim Sırmalı

Tarih: 01.10.2025 10:22

Müminlerin Özellikleri

Facebook Twitter Linked-in

Müminlerin Özellikleri

Kur'an-ı Kerimde İnananların Özellikleri 

Hamd olsun Allah'a ki, kesin vahiyde Kur’an-i Kerimde şöyle buyurmuştur:

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذٖينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

Enfal suresi 8.2 Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.

Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O, salihlerin velisidir. Yine şahitlik ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve elçisi, yarattıklarından seçtiği kulu ve yakın dostudur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Nitekim Enes (r.a.)'den rivayet edilen hadiste Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

كما في حديثِ أَنَسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: "لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ"؛ رواه البخاري، 

"Sizden biriniz, kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana sahip olamaz." Bu hadisi Buhari rivayet etmiştir.

Allahım, seçilmiş Peygamber'e, onun temiz ve salih âline ve ashabına salat ve selam eyle, bereketini artır ve onlara kıyamet gününe kadar bol bol salat eyle. Şimdi:

O halde ey iyi seçkin insanlar, size ve kendime, Yüce ve bağışlayıcı olan Allah’tan korkmanızı tavsiye ediyorum.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ

Al-i imran suresi 3.102 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün. 

Efendiler: ((Kur'an'da müminlerin vasıfları arasında) hizmetimizin ve hutbemizin başlığı şudur:

Birincisi: İman bir dilek değildir. Ben hakkı ile Müslümanım demektir. 

İkincisi: Allah'ın kitabına iman edenlerin en belirgin vasıflarından biridir.

Üçüncüsü: Gönüllerimizdeki imanı yenileyelim.

Beyler, öncelikle, bu birkaç dakikada müminlerin özelliklerinden bahsetmemiz ne kadar da önemli. İnsan tabiatının bozulduğu, birçok insanda imanın azaldığı, maddiyat ve arzuların yaygınlaştığı bir zamanda yaşıyoruz. Bu özellikle doğrudur. Çünkü her birimizin çok geç olmadan, pişmanlığın fayda vermeyeceği, ne malın ne de çocukların, Allah'a temiz bir kalple gelenler dışında, hiçbir işe yaramayacağı bir gün gelmeden önce imanını tazelemesi gerekiyor. 

Bu özellikle doğrudur. Çünkü maddiyat ve arzuların baskın hale geldiği, insanların Rablerinden uzaklaştığı ve gaybı bilen ve kusurları örten Allah korkusunun azaldığı bir zamanda yaşıyoruz. Allah'tan başka güç ve kuvvet yoktur.

       Birincisi: İman bir dilek değildir. 

Beyler, iman bir temenni değil, kalbe yerleşen ve amel ile ispatlanan imandır. İman, dil ile tekrarlanan, “Ben mü’minim, tevhidciyim” sözünden ibaret değildir. Bilakis iman, dil ile söylenen bir söz, kalp ile tasdik ve uzuv ve organlarla yapılan bir ameldir. 

Beyler, imandır ki bedeviler Allah Resulü’ne, Allah ona salat ve selam etsin, şöyle demişlerdir: 

قَالُوا يَا مُوسٰى اِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا اَبَدًا مَا دَامُوا فٖيهَا فَاذْهَبْ اَنْتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلَا اِنَّا هٰهُنَا قَاعِدُونَ

Maide suresi 5.24 Dediler ki: "Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız."dediği gibi demiyoruz. Bilakis git, seninle birlikte savaşalım.” Hadisi İmam Buhari rivayet etmiştir.

İman, insan için en büyük nimettir. Hiçbir nimet onunla kıyaslanamaz. Ve hiçbir nimet ona denk olamaz. Onunla hem dünya hem de ahiret saadetine ulaşılır. Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُوا قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَیَّ اِسْلَامَكُمْ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰیكُمْ لِلْاٖيمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ

Hucurat suresi 49.17 Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: "Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor." 

İman kalpleri ölümden dirilten bir nurdur. Ve hayatı karanlıktan aydınlatan bir nurdur ışıktır. İman nurudur. 

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

اَوَ مَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشٖى بِهٖ فِى النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا كَذٰلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرٖينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Enam suresi 6.122 Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.

İman, Sahih-i Müslim’de Hz. Ömer b. Hattab’ın (r.a.) rivayetine göre Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğuna göre;

الإيمانُ كما في صحيحِ مسلمٍ من حديثِ عمرَ بن الخطابِ رضى اللهُ عنه قال النبيُّ صلى اللهُ عليه وسلم: "الإيمانُ أنْ تُؤْمِنَ باللَّهِ، ومَلائِكَتِهِ، وكُتُبِهِ، ورُسُلِهِ، والْيَومِ الآخِرِ، وتُؤْمِنَ بالقَدَرِ خَيْرِهِ وشَرِّهِ"،

 “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerre inanmandır.”

İman, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadiste olduğu gibi: 

الإيمانُ كما في حديث ِأَبِى هُرَيْرَةَ رضي اللهُ عنه قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صلى اللهُ عليه وسلم): (الإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ أَوْ بِضْعٌ وَسِتُّونَ شُعْبَةً فَأَفْضَلُهَا قَوْلُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَدْنَاهَا إِمَاطَةُ الأَذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ الإِيمَانِ)؛ (صحيح مسلم)، 

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "İman yetmiş küsur veya altmış küsur şubedir. Bunların en hayırlısı, "Allah'tan başka ilah yoktur" demesidir. En küçüğü de yoldan eziyet verici bir şeyi kaldırmaktır. Haya da imanın bir şubesidir." (Sahih Müslim rivayet etti.)

Allah'a (Cenab-ı Hakk) iman, salih amellerle sıkı sıkıya bağlıdır. Ve Rabbimizin kitabında belirtildiği gibi, biri diğerinden ayrılamaz:

       Allah Teala’nın Kitabında şöyle buyurulur:

وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اُولٰئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Bakara suresi 2.82 İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

       Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurur:

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْدٖيهِمْ رَبُّهُمْ بِاٖيمَانِهِمْ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُ فٖى جَنَّاتِ النَّعٖيمِ

Yunus suresi 10.9 (Fakat) iman edip salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları imanları sebebiyle, hidayete erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar.

Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا..خَالِدٖينَ فٖيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا 

Kehf suresi 18.107-108 Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince, onlar için içlerinde ebedî kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler.

إِيمَانُنَا عَقْدٌ وَقَوْلٌ وَعَمَلْ 

İmanımız akit, söz ve ameldir. 

يَزِيدُهُ البِرُّ وَيَنْقُصْهُ الزَّلَلْ 

İmanı iyilik artırır, günah azaltır.

İkincisi: Allah'ın kitabına iman edenlerin en belirgin özellikleri şunlardır:

Beyler, müminlerin vasıfları sayısızdır. Ve hepsini zikretmeye zaman yetmez. Nasıl olmasın ki? Yüce Allah, hikmetli kitabında mümin kullarının birçok vasıflarından bahsetmiştir. Bunlar arasında: Yüce Allah korkusu, en yüce ve en yüce makamlardan biridir. 

Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذٖينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ اٖيمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

Enfal suresi 8.2 Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.

اَلَّذٖينَ يُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Enfal suresi 8.3 Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. 

اُولٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ

Enfal suresi 8.4 İşte onlar gerçekten mü'minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.

Korku, Yüce Allah'a karşı duyulan hayranlığın kemalidir. 

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

اِنَّ الَّذٖينَ هُمْ مِنْ خَشْيَةِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ

Muminun suresi 23.57 Rablerinin azametinden korkup titreyenler,

وَالَّذٖينَ هُمْ بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ

Muminun suresi 23.58 Rablerinin âyetlerine inananlar,

وَالَّذٖينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ

Muminun suresi 23.59 Rablerine ortak koşmayanlar, 

وَالَّذٖينَ يُؤْتُونَ مَا اٰتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ اَنَّهُمْ اِلٰى رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ

Muminun suresi 23.60 Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,

Aişe (r.a.), Resûlullah (s.a.v.)’e, “Ve verdiklerini kalpleri korku içinde verenler.” âyeti hakkında sordu.

سَألتْ عائشةُ ـ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ـ رسولَ اللهِ صلَّى اللهُ عليه وسلَّم عن هذه الآيةِ ﴿ وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ ﴾. قالت: أهم الذين يَشرَبونَ الخَمرَ ويَسرِقونَ؟ قال: لا يا بِنتَ الصِّديقِ، ولكِنَّهم الذين يصومون ويُصَلُّونَ ويتصَدَّقون وهم يخافون ألَّا تُقبَلَ منهم، أولئك الذين يسارِعونَ في الخيراتِ وهم لها سابِقونَ))؛ رواه الترمذي.

Aişe (r.a.), “İçki içenler ve hırsızlık yapanlar bunlar mıdır?” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hayır, ey Sıddık’ın kızı! Bunlar, kabul edilmeyeceğinden korkarak oruç tutan, namaz kılan ve sadaka veren kimselerdir. Bunlar hayır işlerine koşan ve onları ilk yapanlardır.” (Hadisi imam Tirmizî rivayet etmiştir.)

Müminlerin özelliklerinden biri de Allah'a tevekkül etmektir. Tevekkül, kalbin Allah'a güvenip fayda vermesi, zararı defetmesi ve bütün işleri Allaha havale etmesidir. Allahtan başkasının hiçbir kimseye zarar veremeyeceğine, fayda veremeyeceğine, zarar veremeyeceğine inanmaktır. 

Dolayısıyla mümin Allah'a tevekkül eder ve amellerin tamamlanmasına vesile olan şeylere, onlara dayanmadan sarılır. Sebeplere sarılmak, tevekküle aykırı değildir. 

Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor:

 فعن عُمَرَ (رضي اللهُ عنه) قَالَ: سمعتُ رَسُولَ اللهِ (صلى اللهِ عليه وسلم) يقولُ: (لَوْ أَنَّكُمْ تَتَوَكَّلُونَ عَلَى اللهِ حَقَّ تَوَكُّلِهِ لَرَزَقَكُمْ كَمَا يَرْزُقُ الطَّيْرَ، تَغْدُو خِمَاصًا وَتَرُوحُ بِطَانًا)؛ (رواه الترمذي)،

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül etseydiniz, Allah, sabahleyin aç çıkıp akşamleyin tok bir şekilde dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı." (Hadisi İmam Tirmizî rivayet etmiştir.)

Kim Allah'a güvenirse, Allah onu kurtarır. Kim Allaha dayanıp güvenirse, Allah ona yeter. Kim bir işi Allaha bırakırsa, Allah onu hidayete erdirir. Ve kim Allahtan isterse, Allah isteyene verir.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذٖينَ مِنْ دُونِهٖ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ

Zumer suresi 39.36 Allah, kuluna yetmez mi? Seni O'ndan (Allah'tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.

Müminlerin vasıflarından biri de namazı kılmak ve namazda tevazu sahibi alçak gönüllü olmaktır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

Muminun suresi 23.1 Mü'minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.

اَلَّذٖينَ هُمْ فٖى صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ

Muminun suresi 23.2 Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.

Namaz, İslam'ın simgesidir. Namaz, dinin direği, İslam'ın özü, küfür ile iman arasındaki fark, ibadet ve taatlerin başı, salih amellerin ve iyiliğin kaynağıdır. Kalbi günah, günah ve suç kirlerinden arındırır. İmanın sağlamlığıyla her iş sağlam, bozulmasıyla her iş bozulur. Namazda tevazuun farz olduğunu gösteren hususlar arasında şunlar vardır:

Enes İbnu Malik (radıyallahu anh) anlatıyor:

 ما رواه أنسُ بنُ مالكٍ (رضي اللّهُ عنه) قال‏:‏ قال رسولُ اللّهِ (صلى اللهُ عليه وسلم):‏ ‏(‏مَا بَالُ أَقْوَامٍ يَرْفَعُونَ أَبْصَارَهُمْ إِلَى السَّمَاءِ فِي صَلاَتِهِمْ، فَاشْتَدَّ قَوْلُهُ فِي ذَلِكَ حَتَّى قَالَ: لَيَنْتَهُنَّ عَنْ ذَلِكَ، أَوْ لَتُخْطَفَنَّ أَبْصَارُهُمْ)؛ (صحيح البخاري).

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bazı kimselere ne oluyor ki, namaz kılarken gözlerini göğe doğru kaldırıyorlar?" Sözleri o kadar sertti ki: "Bunu yapmayı bıraksınlar, yoksa gözleri kör olur." buyurdular." (Hadisi İmam Buhari, İmam Müslim rivayet etti.)

Müminlerin vasıfları arasında en geniş anlamıyla Allah yolunda harcama yapmaktır. Yani zekât ve sadaka vermek vardır. 

İbn Ömer (radıyallahu anh)'den, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'den rivayet edildiğine göre; O şöyle buyurmuştur:

 فعن ابنِ عمرَ (رضي اللهُ عنهما) عن النَّبي (صلى اللهُ عليه وسلم) قَالَ: (اليَدُ العُلْيَا خَيْرٌ مِنَ اليَدِ السُّفْلَى، وَابْدَأ بِمَنْ تَعُولُ، وَخَيْرُ الصَّدَقَةِ مَا كَانَ عَنْ ظَهْرِ غِنىً، وَمَنْ يَسْتَعْفِفْ يُعِفَّهُ اللهُ، وَمَنْ يَسْتَغْنِ يُغْنِهِ اللهُ)؛ (صحيح البخاري)،

"Sadaka veren üstteki el, sadaka alan alttaki elden daha hayırlıdır. Sadaka verirken elinizin altındakilerden başlayın. Sadakanın en hayırlısı, kişinin malından verdiğidir. Kim iffetli olursa Allah onu iffetli tutar. Kim de kendine yeterse Allah onu kendine yeter kılar." (Hadisi Sahih-i Buhari rivayet etti.)

Adiy bin Hatim (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

 وعن عَدِىِّ بْنِ حَاتِمٍ ـ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه ـ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم-: « مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ سَيُكَلِّمُهُ اللَّهُ لَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ تُرْجُمَانٌ فَيَنْظُرُ أَيْمَنَ مِنْهُ فَلاَ يَرَى إِلاَّ مَا قَدَّمَ وَيَنْظُرُ أَشْأَمَ مِنْهُ فَلاَ يَرَى إِلاَّ مَا قَدَّمَ وَيَنْظُرُ بَيْنَ يَدَيْهِ فَلاَ يَرَى إِلاَّ النَّارَ تِلْقَاءَ وَجْهِهِ فَاتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ »؛ رواه مسلم.

"Sizden her biriniz vardır ki, Allah onunla arasında bir tercüman olmaksızın konuşsun. Sağına baksın, ancak kendisinin gönderdiğini görsün. Soluna baksın, ancak kendisinin gönderdiğini görsün. Önüne baksın, ancak onun önündeki ateşi görsün. Yarım hurma ile de olsa ateşten korunun." Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.

Beyler, Kur'an-ı Kerim, yukarıda zikredilenlere ek olarak, müminlerin başka özelliklerine de işaret etmiştir. Bunlar arasında, boş sözlerden uzak durmaları, emanetlere ve ahitlere verilen sözlere riayet etmeleri ve onları korumaları da vardır. 

Yüce Allah, başarılı müminlerin özellikleri hakkında şöyle buyurmuştur:

قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

Muminun suresi 23.1 Mü'minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.

اَلَّذٖينَ هُمْ فٖى صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ

Muminun suresi 23.2 Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.

وَالَّذٖينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ

Muminun suresi 23.3 Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. 

وَالَّذٖينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَ

Muminun suresi 23.4 Onlar ki, zekâtı öderler. 

وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

Muminun suresi 23.5 Onlar ki, ırzlarını korurlar.

اِلَّا عَلٰى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومٖينَ

Muminun suresi 23.6 Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. 

فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَاءَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Muminun suresi 23.7 Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. 

وَالَّذٖينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ

Muminun suresi 23.8 Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. 

وَالَّذٖينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ

Muminun suresi 23.9 Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.

اُولٰئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَ

Muminun suresi 23.10 İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. 

اَلَّذٖينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Muminun suresi 23.11 Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

       Namaz İslam'ın sloganıdır. Namaz dinin direği ve ibadetin özüdür…

Ayetlerde, başarı ve zaferin şu vasıflara sahip olanlara ait olduğu açıkça belirtilmektedir: Namazda huşu, boş sözden uzak durma, zekât verme, ırzını haramlardan koruma, emanetleri koruyup sahiplerine teslim etme ve verilen sözü yerine getirme. Kur'an, müminlerin tüm bu vasıf ve ahlakını ele alır.

Her Müslümanın, Kur'an-ı Kerim'de iman ehli hakkında belirtilen bu ahlakı benimsemesi, dünya ve ahirette kurtuluşunu garanti altına almak için bir vazifedir.

İman, kulun kalbinde sağlam bir şekilde yerleşirse, onu her türlü dalâlet, aşırılık ve taassubtan korur. Kendisine ve başkalarına hayrı sevdirir. Yalan yere yemin etmekten, yalan söylemekten ve boş sözlerden uzak durmasını sağlar. Toplumu ve ülkesi için iyiliği ve doğruluğu elde etmeye çabalamasını sağlar.

 İman ettiğini iddia eden, ancak ahlak ve amellerinde doğru olmalıdır. Şeriat istikametinden sapan kimsenin imanı tam değildir. Çünkü imanın, onu gösteren bir hakikate sahip olması gerekir. 

Enes İbnu Malik (radıyallahu anh) anlatıyor: 

 فعن أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ (رضي اللهُ عنه) أَنَّ رَسُولَ اللهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ) خَرَجَ يَوْمًا فَاسْتَقْبَلَهُ شَابٌّ مِنَ الْأَنْصَارِ يُقَالُ لَهُ: حَارِثَةُ بْنُ النُّعْمَانِ، فَقَالَ لَهُ: كَيْفَ أَصْبَحْتَ يَا حَارِثَةُ؟ قَالَ: أَصْبَحْتُ مُؤْمِنًا حَقًّا، قَالَ: فَقَالَ رَسُولُ اللهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ): انْظُرْ مَا تَقُولُ، فَإِنَّ لِكُلِّ حَقٍّ حَقِيقَةً، فَمَا حَقِيقَةُ إِيمَانِكَ؟ قَالَ: فَقَالَ: عَزَفَتْ نَفْسِي عَنِ الدُّنْيَا، فَأَسْهَرْتُ لِيَلِي وَأَظْمَأْتُ نَهَارِي، وَكَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى عَرْشِ رَبِّي بَارِزًا، وَكَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى أَهْلِ الْجَنَّةِ كَيْفَ يَتَزَاوَرُونَ فِيهَا، وَكَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى أَهْلِ النَّارِ كَيْفَ يَتَعَادَوْنَ فِيهَا، فَقَالَ: فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ): أَبْصَرْتَ فَالْزَمْ، مَرَّتَيْنِ، عَبْدٌ نَوَّرَ اللهُ الْإِيمَانَ فِي قَلْبِهِ؛ (شعب الإيمان).

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün dışarı çıktı ve Ensar'dan Hârise İbnu'n-Nu'man adında bir gençle karşılaştı. Resulüllah gence: "Bu sabah nasılsın Harise?" diye sordu. Genç de: "Ben iman ettim." dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Söylediklerine bak, zira her gerçeğin bir hakikati vardır. Öyleyse senin imanın hakikati nedir?" buyurdu. Genç "Ruhum dünyadan yüz çevirdi. Bu yüzden geceyi uyanık geçirip gündüzleri susuyorum. Sanki Rabbimin Arş'ının zuhurunu görüyorum. Sanki cennetliklerin orada nasıl birbirlerini ziyaret ettiklerini görüyorum. Sanki cehennemliklerin orada nasıl birbirleriyle yarıştıklarını görüyorum." Dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) ona şöyle buyurdu: Gördün mü, ona iki defa sarıl. Bir kulun kalbine iman nuru versin. (Ehl-i iman)

Mümin, doğruluk, dürüstlük, sözünde durma, cömertlik, tevazu, doğruluk, merhamet, hoşgörü, alçakgönüllülük, adalet, iyilikseverlik, fedakarlık ve Kur'an-ı Kerim'in emrettiği bütün güzel ahlak gibi bütün güzel vasıflara sahip bir varlıktır.

Allah Teala şöyle buyurdu:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقٖينَ

Tevbe suresi 9.119 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 

Subhan olan Allah Teala şöyle buyurdu:

وَالَّذٖينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ

Mearic suresi 70.32 Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.

       Allah Teala sadık ve muttaki müminler hakkında şöyle buyurdu:

لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّٖنَ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّهٖ ذَوِى الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينَ وَابْنَ السَّبٖيلِ وَالسَّائِلٖينَ وَفِى الرِّقَابِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرٖينَ فِى الْبَاْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحٖينَ الْبَاْسِ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ صَدَقُوا وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

Bakara suresi 2.177 İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz (den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

Yüce Allah, güzel ahlak sahibi müminler için genişliği göklerle yer kadar olan bir cennet hazırlamıştır.

       Allah Celle ve Ala şöyle buyurdu:

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا..خَالِدٖينَ فٖيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا

Kehf suresi 18.107-108 Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince, onlar için içlerinde ebedî kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler. 

قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبّٖى لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّٖى وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهٖ مَدَدًا

Kehf suresi 18.109 De ki: "Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi."

إِلَهي لا تُعَذِّبني فَإِنّي 

Allahım! Beni cezalandırma. 

مُقِرٌّ بِالَّذي قَد كانَ مِنّي 

Yaptıklarımı biliyorum. 

فَكَم مِن زِلَّةٍ لي في البَرايا 

İnsanlar arasında ne kadar çok hata işledim. 

وَأَنتَ عَلَيَّ ذو فَضلٍ وَمَنِّ 

Sen bana karşı lütuf ve ihsanla doluyken. 

يَظُنُّ الناسُ بي خَيرًا وَإِنّي 

İnsanlar benim hakkımda iyi düşünüyor. 

لَشَرُّ الناسِ إِن لَم تَعفُ عَنّي 

Ama Sen beni affetmezsen insanların en kötüsü olurum.

Bunu söylüyorum ve Yüce Allah'tan kendim ve sizin için af diliyorum.

İkinci Hutbe

Hamd Allah'a mahsustur; O'ndan başkasına hamd yoktur. Allah'ın adıyla ve O'ndan başka yardım istenmez. 

Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. Ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Öyleyse:

Üçüncüsü: Kalplerimizdeki imanı tazeleyelim:

Efendiler, şunu iyi bilin ki iman, itaatlerle artar ve azalır. İman, isyan ve hatalarla azalır. 

Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

هُوَ الَّذٖى اَنْزَلَ السَّكٖينَةَ فٖى قُلُوبِ الْمُؤْمِنٖينَ لِيَزْدَادُوا اٖيمَانًا مَعَ اٖيمَانِهِمْ وَلِلّٰهِ جُنُودُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

Fetih suresi 48.4 O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet edilen iki sahih hadiste ise şöyle demiştir: 

 وفي الصحيحين من حديثِ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "لَا يَزْنِي الزَّانِي حِينَ يَزْنِي وَهُوَ مُؤْمِنٌ، وَلَا يَشْرَبُ الْخَمْرَ حِينَ يَشْرَبُ وَهُوَ مُؤْمِنٌ، وَلَا يَسْرِقُ حِينَ يَسْرِقُ وَهُوَ مُؤْمِنٌ، وَلَا يَنْتَهِبُ نُهْبَةً يَرْفَعُ النَّاسُ إِلَيْهِ فِيهَا أَبْصَارَهُمْ حِينَ يَنْتَهِبُهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ".

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zina eden kimse, mü'min olarak zina etmez, içki içerken mü'min olarak içki içmez, hırsızlık yaparken mü'min olarak çalmaz, insanların beğendiği bir şeyi yağma ederken mü'min olarak çalmaz."

Öyleyse imanla birlikte günah ve günahlardan da sakının. Zira günah, yüzde siyahlık, kalpte ve kabirde karanlık, rızıkta daralma, bedende zafiyet ve insanların kalplerinde buğzdur, nefrettir . 

Buna karşılık itaat, İbn Abbas'ın (radıyallahu anh) dediği gibi, yüzde nur, kalpte ve kabirde nur, rızıkta bolluk, bedende kuvvet ve insanların kalplerinde sevgidir. 

İman, itaatlerle artar, isyan ve hatalarla azalır. Kalpteki imanın zaman zaman tazelenip artırılması gerekir. Zira kalpler, günah ve günahlardan etkilendiği gibi, itaatlerden de etkilenir.

Huzeyfe radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir:

فعن حُذَيْفَةَ ـ رَضِيَ اللَّهُ عَنْه ـ قال: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ: « تُعْرَضُ الْفِتَنُ عَلَى الْقُلُوبِ كَالْحَصِيرِ عُودًا عُودًا، فَأَيُّ قَلْبٍ أُشْرِبَهَا نُكِتَ فِيهِ نُكْتَةٌ سَوْدَاءُ، وَأَيُّ قَلْبٍ أَنْكَرَهَا نُكِتَ فِيهِ نُكْتَةٌ بَيْضَاءُ، حَتَّى تَصِيرَ عَلَى قَلْبَيْنِ عَلَى أَبْيَضَ مِثْلِ الصَّفَا، فَلاَ تَضُرُّهُ فِتْنَةٌ مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ، وَالآخَرُ أَسْوَدُ مُرْبَادًّا كَالْكُوزِ مُجَخِّيًا لاَ يَعْرِفُ مَعْرُوفًا وَلاَ يُنْكِرُ مُنْكَرًا إِلاَّ مَا أُشْرِبَ مِنْ هَوَاه"؛ (رواه مسلم).

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinledim:

"Fitneler kalplere hasır(ın dokunduğu gibi) çubuk çubuk arzedilir. Onlar hangi kalbe içirilirse o kalpte siyah bir leke oluşur. Hangi kalp onları reddederse o kalpte de beyaz bir leke oluşur. Nihayet iki kalbe yerleşirler. (Bu kalplerin) biri dümdüz bir taş gibi bembeyazdır. Gökler ve yer devam ettiği sürece hiçbir fitnenin ona bir zararı olmaz. Diğeri ise alacalı siyahtır. Ters yüz olmuş bir testi gibidir. -Kendisine hevasından içirilen dışında- ne bir marufu bilir, ne de bir münkeri reddeder." 

 (Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir)

Öyleyse kalbinizdeki imanı Kur'an okuyarak tazeleyin. Allah'a yemin ederim ki, içimizden kim Ramazan'dan sonra bir kere bile Kur'an okumuş, Rahman'ı zikretmiş ve seçilmiş Peygamber'e salavat getirmiştir? Bir genç kız her gece Peygamber'i görürdü. Ve kendisine sorulduğunda, "Allah'ın Resulü'ne çok salavat getiriyorum" derdi. 

Düşünsene kardeşim, günde on bin defadan fazla Resulullah'a salavat getiriyordu. Bu yüzden de Allah Hz. Peygambere salat ve selam etsin, onu her gece görmeye layıktı.

Kardeşim, istiğfarda bulunarak, kabirleri ziyaret ederek, hastaları ziyaret ederek, camilerde cemaatle namaz kılarak, fakir ve yoksullara yardımda bulunarak, dul, yetim ve yoksullara iyilik ederek imanını tazele.

Öyleyse kalbinizdeki imanınızı iyi ameller ile, tövbe ile ve gaibi bilene ve kusurları örtene yönelerek yenileyin. Çünkü tövbe kapısı açıktır. Ve asla kapanmaz. 

Rabbimiz, gündüz günah işleyene tövbe etmesi için gece elini uzatır. Ve gece günah işleyene de gündüz elini uzatır. Dolayısıyla, mühlet içinde olduğunuz sürece tövbe kapısı açıktır.

Hz. Peygamber buyurdu ki:

قال: ( إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَبْسُطُ يَدَهُ بِاللَّيْلِ لِيَتُوبَ مُسِيءُ النَّهَارِ وَيَبْسُطُ يَدَهُ بِالنَّهَارِ لِيَتُوبَ مُسِيءُ اللَّيْلِ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا )؛ (رواه مسلم.

 “Şüphesiz ki Allah, gündüzün günahkârına tövbe etmesi için geceleyin elini uzatır. Gecenin günahkârına tövbe etmesi için de gündüzün elini uzatır. Ta ki güneş batıdan doğuncaya kadar. Kıyamet kopana kadar.” (Hadisi İmam Müslim rivayet etti.)

Tirmizî'nin İbn Ömer'den, o da Peygamber (s.a.v.)'den sahih olarak rivayet ettiği bir rivayette Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

وفي روايةٍ للترمذي وحسَّنَهُ وعَنْ ابْنِ عُمَرَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: (إِنَّ اللَّهَ يَقْبَلُ تَوْبَةَ الْعَبْدِ مَا لَمْ يُغَرْغِرْ)؛ رواه الترمذي.

"Allah, kulun tövbesini, can son nefese boğaza gelmedikçe kabul eder." Tirmizî rivayet etmiştir.

Öyleyse acele et. Çok geç olmadan acele et. Acele et. Gidene pişmanlık ve üzüntü duymadan acele et. Öyleyse tövbe ile gelecek olanı düzelt. Ve ey zavallı! Gidene pişman ol ve ağır güne, büyük dehşete, büyük felakete ve şiddetli azaba hazırlan. Yazıklar olsun o nefse ki, işini anlamaz. Sonra değerini bilmez ve ömrünü günahlarla tüketir.

أبَتْ نَفْسِي تَتُوبُ فَمَا احْتِيَالِي 

Ruhum tövbe etmeyi reddediyor, peki planım ne? 

إذَا بَرَزَ العِبَادُ لِذِي الجَلالِ 

Kullar, Yüce Tanrı'nın huzuruna çıktıklarında 

بأوزارٍ كأمثالِ الجبالِ 

Dağlar kadar ağır yüklerle 

وقامُوا من قبورِهم سُكارى

 Ve mezarlarından sarhoş şekilde kalkıyorlar. 

فمنهم من يكبُّ على الشمالِ

 Bazıları sollarına düşecek. 

وقد نصبُ الصراطُ لِكَي يَجُوزوا 

Ve geçmeleri için Köprü kurulmuş. 

تلقاهُ العرائسُ بالغواني 

Gelinler, baştan çıkarıcı kadınlarla onları karşılayacak. 

ومنهم من يسيرّ لدار عدنٍ 

Ve bazıları Cennet'e yürüyecek.

غفرتُ لك الذنوبَ فلا تُبالي 

Günahlarını bağışladım, endişelenme. 

يقولُ له المهيمنُ يا وليَّ 

Hükümdar ona, "Ey Dost" diyecek. 

Allah İslam Ülkelerini, düzenbazların tuzaklarından, bozguncuların şerrinden, nefret edenlerin kininden, hilekârların hilesinden, saldırganların saldırganlığından, iftiracıların iftirasından ve hainlerin ihanetinden korusun.

 

Tercüme Tarih: 30.Eylül.2025 

Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI 

(Emekli Müftü, İcazetli) 

Yayın Tarihi: 2 Ocak 2022

Konu: Kur'an-ı Kerimde İnananların Özellikleri

Hutbeyi Okuyan: Dr. Muhammed Haraz

Dr. Saad bin Abdullah El-Hamid tarafından yönetilmektedir 

https://www.alukah.net/sharia dan alıntıdır. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —