İkizdere'deki doğa katliamına karşı yaşam alanlarını savunan köylülere destek olan ve tahribatı her gün gittiği Eskencedere Vadisinde tespit edip suç duyurusunda bulunan CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'ndan, Eskencedere Vadisinde Anayasa suçu işlenerek telafisi imkansız zararlara yol açan taş ocağı projesinin durdurulmasını istedi. Bekaroğlu, yaklaşık 10 gündür kontrolsüz, denetimsiz şekilde başlatılan yol açma çalışmalarının çevreye verdiği tahribatı yerinde tespit edip sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Anayasa'nın ve yasaların ihlal edildiğini belirten Bekaroğlu, Bakan Karaismailoğlu'ndan sorumlular hakkında soruşturma açmasını istedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına verdiği soru önergesinde Rize İkizdere Eskencedere Vadisinde Acele Kamulaştırma yoluyla el konulan taşınmazlar üzerinde başlayan, doğayı acımasızca tahrip eden yol açma çalışmaları karşısında Gürdere ve Cevizlik Köylerinin sakinlerinin ormanı, dereyi, doğal yaşam ortamını savunmak adına ağır iş makinelerinin çalışmasına engel olmak amacıyla başlattıkları mücadelenin devam ettiğini belirten Bekaroğlu, "Buna karşı kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullandıklarını, barışçıl yöntemlerle yaşam alanlarını korumak isteyen köylülere biber gazı ve güç kullanma yolu ile sert bir şekilde müdahale ettiklerini görüyoruz. Öyle ki zaman zaman gazdan etkilenen, yerlerde sürüklendikleri için değişik yerlerinden yaralanan insanlar olmaktadır." dedi.
ANAYASA ÇİĞNENİYOR, ÇOK ÇEŞİTLİ SUÇLAR İŞLENİYOR
Cumhurbaşkanı Kararıyla acele kamulaştırılan ve taş ocağı yapılmaya çalışılan vadinin, geleceği turizmde olduğu ilgili tüm kurum ve kuruluşların raporlarında yer alan Doğu Karadeniz Bölgesinin nadide köy ve yaylalarını, vadilerini ihtiva eden bir coğrafyada olduğunu belirten Bekaroğlu, "İkizdere Eskencedere Vadisinden akan dere, aynı zamanda çevre köylerin içme suyu ihtiyacının karşılandığı deredir." dedi. Doğal sit alanı olan İkizdere Eskencedere Vadisinde ağır iş makineleri ile yapılan taş ocağı bölgesine yol açma çalışmalarını gün be gün yerinde izleyip tespitlerde bulunan Bekaroğlu, "Söz konusu mahalde hiçbir kamu kurumunun görevlisi, denetçisi olmaksızın, tamamen iş makinesi operatörünün insafına bırakılmış halde yol açılmaktadır. Kazıdan çıkan taş, toprak ve kayalar, kökünden koparılan ağaçlar dereye yuvarlanmaktadır. Dereye dökülen ağaç kırıkları, toprak, taş ve kayalarla derenin üzeri tamamen kapatılmış durumdadır. Burada kontrolsüz, denetimsiz olarak büyük bir çevre katliamı yaşanmaktadır. Anayasa ve yasalar çiğnenmekte, çok çeşitli suçlar işlenmektedir." ifadelerini kullandı. Ağaç kesimi işlemlerinde 6831 sayılı Orman Kanununda belirlenen prosedürlere uyulmadığını, hiçbir kural ve kaide tanınmadan ağaçların kökünden sökülüp, yamaçlardan aşağı atıldığını, iş makineleri ile yapılan kazıdan çıkan hafriyatın şevden aşağıya gelişigüzel bırakıldığını, çevre köylerin içme suyu ihtiyacını karşıladığı Eskence Deresinin üzerinin tamamen kapatılmakta olduğunu, suyun kirletilmesine ve yok olmasına sebebiyet verildiğini vurgulayan Bekaroğlu, Anayasa'nın 34. maddesinde açıklanan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kolluk kuvvetleri marifetiyle engellendiğine, yine Anayasa'nın vatandaşlara tanıdığı hak arama hürriyetinin ortadan kaldırıldığına ve Anayasanın kolluk kuvvetlerince ihlal edilmesine dikkat çekti. Ağaçların kesilmesinde belirlenen prosedürlere uyulmaması, dereye hafriyat dökülmesi, içme sularının kirletilmesi, gösteri yapma ve hak arama hürriyetinin engellenmesinin her birinin ayrı ayrı suç olduğunu ifade eden Bekaroğlu, "Aynı zamanda ÇED kapsamında verilen taahhütlere uyumsuz çalışmanın denetlenmemesi, kamu görevlilerinin görevlerini ihmal suçunu oluşturmaktadır. Alanda sadece iki iş makinesi operatörü vardır. Bu kişiler keyfi bir şekilde gözlerine kestirdikleri yerden yol yapımı adı altında bu çalışmaları sürdürmektedir. Bu çalışanlara nezaret eden herhangi bir Orman Muhafaza Görevlisi, Çevre Bakanlığı Temsilcisi, İl Özel İdaresi Ruhsat Dairesi Yetkilisi, ocağın sahibi gözüken Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Yetkilisi yoktur. Bu şekilde keyfi bir çalışmanın sürdürülmesine neden olanlar suç işlemektedir, görevlerini kötüye kullanmaktadır." dedi. Anayasa'nın 56. Maddesi; "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." Anayasa'nın, çevrenin korunmasının devletin görevi olduğunu hüküm altına almakla beraber, tüm yurttaşlara da bunu ödev olarak yüklediğini hatırlatan Bekaroğlu, Türk Ceza Kanununun 256. maddesine göre; zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanmasının suç teşkil ettiğini, çevrenin korunması amacıyla alana gelen yurttaşları buradan uzaklaştırmak için zor kullanma, gaz sıkma emrini kolluk kuvvetlerine veren amirlerin de suç işlediklerini vurguladı.
İKİ FARKLI RUHSAT ALANI!
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının Gürdere ve Cevizlik isimli birbirinden ayrı iki ocak projesi varmış gibi bir algı yaratmaya çalıştığını, oysa ikisinin aynı proje olduğunu, iki projenin de aynı firmaya ait olup, İyidere Lojistik Limanı İnşaatı Projesi kapsamında deniz dolgusunda kullanılacak malzemeyi üretme amacında olduğunun altını çizen Bekaroğlu, toplam alanı itibariyle 25 Hektardan büyük olan proje için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na ÇED raporu hazırlamak için başvuru yapılması gerektiğini ancak mevcut kapasite artışı başvurusu mevzuata aykırılık nedeniyle reddedildiği için, ÇED gerekli değildir kararı almak üzere Rize Valiliğine başvurulmuş olduğunun ifade edildiğini söyledi.
DEREYİ YOK ETTİKTEN SONRA KORUMA PROJESİ!
03.05.2021 Salı günü İkizdere'de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırım Genel Müdürü Yalçın Eyigün'ün katılımıyla çok gecikmiş olarak yapılan bilgilendirme toplantısında Genel Müdür Eyigün'ün, "derenin nasıl korunacağı ile ilgili toplantı yapıldığını ve proje hazırlandığını" ifade ettiğini belirten Bekaroğlu, "Böyle bir şey olur mu; bir taraftan derenin yok edilmesi için iş makineleri gece gündüz çalışıyor, öbür yandan aynı derenin kurtarılması için proje hazırlanıyor. Bu koruma projesi tamamlanıp devreye alınacağı tarihe kadar suların kirlenmesine, derenin yok olmasına neden olan bu kontrolsüz yol açma çalışmasının durdurulması gerekir. Aksi halde, telafisi imkansız zararlar ortaya çıkmaktadır." diyerek Bakan Karaismailoğlu'ndan şu sorularına yanıt istedi:
1. Eskencedere Vadisinde düşünülen bu taş ocağı projesi için neden iki ayrı ruhsat alanı belirlenmiştir? Niçin ÇED süreci işletilmemiştir? Devlet niçin bu şekilde hile yoluna sapmakta, kanunları arkadan dolanmaktadır?
2. Alandaki çalışma bu şekilde devam ettiği taktirde geri dönüşü mümkün olmayan çevre tahribatı meydana gelmektedir. Bu tahribatlara neden olmamak için tüm çalışmayı durdurup ÇED sürecini işletmeyi düşünüyor musunuz?
3. Altyapı Yatırım Genel Müdürü Yalçın Eyigün'ün katıldığı bilgilendirme toplantısında sözü edilen derenin korunmasına ilişkin proje tamamlanıp hayata geçirilinceye kadar alandaki çalışmaları durdurmayı düşünüyor musunuz?
4. Çalışmayı denetlemesi gereken fakat çalışma alanına gelmeyip tüm işlemleri operatörün keyfine bırakarak görevlerini ihmal eden kamu görevlileri hakkında soruşturma başlattınız mı? Başlatmadıysanız bu son tespitlere göre soruşturma başlatmayı düşünüyor musunuz?
5. Yaşam alanlarını korumaya çalışan köylülere kolluk kuvvetlerince uygulanan orantısız güç ve biber gazlı saldırının emrini veren amirler hakkında adli ve idari soruşturma açılması için gerekli girişimlerde bulunacak mısınız?
6. Bölge halkının haklı tepkileri ve daha taş ocağı alanına yol açarken ortaya çıkan doğa tahribatının ağır boyutlarını göz önüne alarak çalışmaları derhal durdurmak ve bu taş ocağı/ocakları projesinin iptal edilmesi için gerekenleri yapmayı düşünüyor musunuz?
Haber: Mustafa SAKLI